Ahsen Yağmur Kara (İstanbul,1999)

Hacettepe Üniversitesi, Resim Bölümü

Sessiz Alanlar I / Silent Territories I, 2024

Tuval üzerine akrilik, 100×100 cm

Acrylic on canvas, 100×100 cm

Antroposen çağında insan ile doğa arasındaki ilişki, tarih boyunca biçimlenmiş tahakküm yapılarının sürekliliği içinde okunabilir. Doğa üzerindeki hâkimiyet, yalnızca insanın çevre üzerindeki üstünlüğünden değil; toplum içinde kök salmış iktidar biçimlerinden, özellikle de erkeğin kadın üzerindeki tahakkümünden beslenir. Bu hiyerarşik düzen, doğa ve insan arasına sınırlar çeker, aradaki mesafeyi iktidar üzerinden tanımlar. Bu bağlamda Sessiz Alanlar I’de yer alan dişi aslan figürü hem bu tahakkümün hem de ona içkin direncin temsiline dönüşür. Figür, ekofeminist bir okumayla, üretkenlik ve bakım gibi dişil niteliklerin modern dünyada uğradığı değersizleşmeyi ve bu süreçle paralel ilerleyen doğa tahribatını görünür kılar.

Bir zamanlar vahşi yaşamın egemen varlıklarından biri olan aslan, burada artık avcı ya da hükmeden değil; daralan habitatlarda sessizce var olmaya çalışan bir türün sembolüdür. Böylece figür hem kültürel hem ekolojik düzlemde tahakkümün yarattığı kırılmayı temsil eder. Parçalanmış peyzaj yapısı, mevsimsel dönüşüm ve kaynak kıtlığı, insanın oluşturduğu ikinci doğanın birinci doğa üzerindeki yıkıcı etkisini görünür kılar. Bu sessizlik, doğanın sustuğu değil; insanın görmezliği ve duyarsızlığıyla derinleşen bir sessizliktir.

 

In the Anthropocene, the relationship between humanity and nature can be read through the continuity of domination structures that have been shaped throughout history. Humanity’s dominance over nature derives not only from its perceived superiority over the environment but also from the power relations deeply rooted within society—particularly the domination of man over woman. This hierarchical order draws boundaries between nature and humanity, defining distance through power. In this context, the lioness figure in Silent Territories I becomes a representation of both this domination and the inherent resistance within it. From an ecofeminist perspective, the figure reveals how feminine qualities such as fertility and care have been devalued in the modern world, and how this devaluation parallels the ongoing destruction of nature.

Once a dominant being of the wild, the lion here is no longer a hunter or ruler, but a symbol of a species struggling to survive within shrinking habitats. Thus, the figure embodies the rupture caused by domination on both cultural and ecological levels. The fragmented landscape, seasonal transition, and scarcity of resources make visible the destructive impact of the second nature created by humanity upon the first nature.This silence is not nature’s muteness but a silence deepened by human blindness and indifference.

Sanatçı ve eserle ilgili daha fazla bilgi almak için info@base.ist adresine e-posta atmanızı rica ederiz.

Antroposen çağında insan ile doğa arasındaki ilişki, tarih boyunca biçimlenmiş tahakküm yapılarının sürekliliği içinde okunabilir. Doğa üzerindeki hâkimiyet, yalnızca insanın çevre üzerindeki üstünlüğünden değil; toplum içinde kök salmış iktidar biçimlerinden, özellikle de erkeğin kadın üzerindeki tahakkümünden beslenir. Bu hiyerarşik düzen, doğa ve insan arasına sınırlar çeker, aradaki mesafeyi iktidar üzerinden tanımlar. Bu bağlamda Sessiz Alanlar I’de yer alan dişi aslan figürü hem bu tahakkümün hem de ona içkin direncin temsiline dönüşür. Figür, ekofeminist bir okumayla, üretkenlik ve bakım gibi dişil niteliklerin modern dünyada uğradığı değersizleşmeyi ve bu süreçle paralel ilerleyen doğa tahribatını görünür kılar.

Bir zamanlar vahşi yaşamın egemen varlıklarından biri olan aslan, burada artık avcı ya da hükmeden değil; daralan habitatlarda sessizce var olmaya çalışan bir türün sembolüdür. Böylece figür hem kültürel hem ekolojik düzlemde tahakkümün yarattığı kırılmayı temsil eder. Parçalanmış peyzaj yapısı, mevsimsel dönüşüm ve kaynak kıtlığı, insanın oluşturduğu ikinci doğanın birinci doğa üzerindeki yıkıcı etkisini görünür kılar. Bu sessizlik, doğanın sustuğu değil; insanın görmezliği ve duyarsızlığıyla derinleşen bir sessizliktir.

 

In the Anthropocene, the relationship between humanity and nature can be read through the continuity of domination structures that have been shaped throughout history. Humanity’s dominance over nature derives not only from its perceived superiority over the environment but also from the power relations deeply rooted within society—particularly the domination of man over woman. This hierarchical order draws boundaries between nature and humanity, defining distance through power. In this context, the lioness figure in Silent Territories I becomes a representation of both this domination and the inherent resistance within it. From an ecofeminist perspective, the figure reveals how feminine qualities such as fertility and care have been devalued in the modern world, and how this devaluation parallels the ongoing destruction of nature.

Once a dominant being of the wild, the lion here is no longer a hunter or ruler, but a symbol of a species struggling to survive within shrinking habitats. Thus, the figure embodies the rupture caused by domination on both cultural and ecological levels. The fragmented landscape, seasonal transition, and scarcity of resources make visible the destructive impact of the second nature created by humanity upon the first nature.This silence is not nature’s muteness but a silence deepened by human blindness and indifference.

Sanatçı ve eserle ilgili daha fazla bilgi almak için info@base.ist adresine e-posta atmanızı rica ederiz.